Yalnızlığa Övgü
- Ayça Böcü
- 26 Ara 2016
- 3 dakikada okunur
"Yalnız insanların, kendi içinde başlayıp biten eğlenceleri vardır." Oğuz Atay

Hatırlamadığımız yıldan beri içinde bulunduğumuz özgürleşme çabası nereye gitti?
Hep içteki dürtüyle hareket edip yakın çevreyi yıldırmanın dışında bilinçli olarak ruhu ve bedeni hürriyete sürüklemeye çalışmamın miladı bir ada yaşantısıdır. Adalar, coğrafyamızın, ana karasını deprem gibi olaylarla terk etmiş “poposu kurtlu” evlatları gibidir, yekten kopup gidivermiştir benim de gitmeleri orada manidar buluvermem gibi. Zaten beşer dünya alemine çıkma itibariyle iç güdüsel olarak tek olma çabasında değil midir? Yaklaşık 9 ay 10 gün, anne denen muhteşemler mekanizmasının içinde yeşerdikten sonra kordon bağına atılan neşterle ilk hürriyetini yaşar.
Alt bilincimizde dünyaya düşmeyle birlikte başlayan özgürleşme hareketi zaman içinde yalnızlığı da över içten içe. Öncelikle, aileden ıradıkça hissedilir, bir şeyler yaptıkça bir başına, bir yerlere gidebildikçe kafanca. Bendeniz misal, okul öncesi dönemde evde bol bol “anam babam evde yok helvası” karardım. Evin bütün eşyalarıyla kendine dünyalar yaratmalar, börek açmalar... 6- 7 yaşlarında okul macerasını da sevmiş idim epeyce. Kendine kuracağın yeni bir ortam olabilirdi oradaki. Evden çıkardın, yollara düşerdin… Sonuç olarak tavrımı da koymuştum “Anne siz beni gelip almayın, ben eve kendim gelirim!” Ne diyebilirlerdi ki artık kendi başının çaresine bakmak isteyen kızlarına! Birkaç uzaktan takiple gün be gün salıvermekten başka çare bırakmamıştı Ayça’nın yalnız yalnız özgür olma dürtüsü.
Okul macerasıyla ilk bağlılığın aileden uzaklaşmış olup kendin gibi yavru insanlarla kafa kafaya vermeye başlayınca, epey bir yırttım dersin önce. İlkokul yıllarının da tadına doyum olmaz esasında, hem eğlencelik hem ağlancalıklar, aşık olduğun çocuğa vurup kaçmalar, en sevdiğin renkler, şarkıcılar, çok fena keşiflerdir sana doğru, senden içeri. Buralar çok güzel de, bu okul sarpa sarıyor sonra. Artık hiç de ilgini çekmeyen şeyler önüne gelmeye başladı mı, bu dünyada bir terslik olduğu suyun yüzüne çıkıverir inceden. İşte o an, işler b.ka sarar. Çünkü senin doğandan gelenle içinde bulunduğun bambaşkalaşır, oralar dar gelir. Artık o anki dünya düzeninin göbeğindesin dımdızlak, kimse sana sormamıştır seni o yola doğru sokarken, nereden geldiğini anlayamaz tavırlar agresiftir. Kah “uyumsuz çocuk” olursun, kah etrafa çok belli etmeden kendini yaşamaya devam edersin düzenimizin bahşettiği zamanlarda. Sporlarda, sanatlarda, kendin olmak güdüleriyle birçoklarının “hobisel” yaptığı şeylere döner gidersin, denize, doğaya, çevre derneği kurmaya, dansa, hayaller kurmaya, dalışa ve düzen zat- ı alilerinin münasip gördüğü izinli günlerde bir değişik iş yapayım çabalarına doğru itilirsin. Ahh özgürlük, hep kaçak köçeksin!
Okul, toplum hayatına girmeyle anadan üryanlığına, sen senliğine, özgün sana darbelerin gelmesi, kıyafetlerin vücudunu “otoriteler” direktifinde hürriyetinden etmesi gibi salt bedenine değil, ruhuna da sahip olur. Hem de öyle bir olur ki, hakkın rahmetine kavuşuncaya farkına bile varamazsın kimi zaman. Özellikle de üniversite sınavına hazırlanma gibi süreçlere giriyorsan, sıçtın, cafer sana bez getirsin. Cafeeer. İyice dalarsın o düzenin yarışına, fikrin zikrin o herkesin ağzındaki olur, cebren ve hile ile!
Kendini yitirip yitirip bulmak istersin, aslında direkt olarak bunu istemezsin fakat içinin sıkıntısı odur, bazen bilmezsin. İşte bu en kötüsüdür, zaman içinde ayarsan kurtuldun, kurtuldun da, acıdan değil. Daha büyük acı bekler aslında seni, bilmeye rağmen gidememe acısı. Esaretini hissedersin, hücreden kaçacak kapıyı bulamazsın. Işığı ararsın huzursuzca.
Okul hayatının birikimi içinde taşmadan ortamını bulup yatağında akma hevesine girersin, meslek aşkıyla tutuşmuyorsan da. Zorludur ilk dönemler, baya çalışmak zorundasındır, öğretmenlik için mesela hep bir şov hazırlığı, metin, sahne, kostüm çalışması. Muhattaplarının senden yaşça büyüklüğü seni de yetişkince davranışlara çeker. Aylar sonra bir adam gelir. Tipinden büyük olgunluğunu sorgular. Dumuru yaşarsın evvelden, sonra yine ara kendini… Farkındalık iyidir, hoştur; fakat, zaman alır dönüşümler. Acılıdır. En güzeli dönüşmeye gerek kalmamaktır belki de. İçil şakraklığınızı iyi bakın. Klavuzsuz mu sandın bizi dünya!
Comentarios